ÖGESEN’in Yeni Kurulacak Hükümetten Talepleri…
Ülkemiz yaklaşık 2 aydır içinde bulunduğu seçim havasından 24.06.2018 tarihinde yapılan Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği seçimleri ile artık çıkmıştır. Öncelikle seçim sonuçlarının milletimize ve devletimize hayırlı olmasını diliyoruz.
2 aylık bu süreçte ülkemizdeki en önemli sorunlardan birisi olan eğitim konusu birçok defa gündeme gelmiş ve gerek iktidar gerekse de muhalefet partileri tarafından düzenleme yapılması gerekliliği üzerinde durulmuştur. Seçim süresinin geride kalmasıyla birlikte artık eğitimde yaşanılan problemlerin ivedilikle giderilerek okul öncesinden doktora eğitimine kadar eğitim sistemimizde gerekli düzenlemeleri ve yenilikleri yaparak Dünya ile yarışan, bilim ve teknolojiye hakim gençleri yetiştirmek başta yeni kurulacak hükümetin olmak üzere meclisimizden öğretmenlerimize ve akademisyenlerimize kadar herkesin birincil önceliği olmalıdır. Elbette eğitim yalnızca öğrenciler ve sistem ile değil, eğitimcilerle de ilgilidir. Bu bağlamda eğitimcileri ilgilendiren değişiklikler ve düzenlemelerde ivedilikle gündeme alınmalıdır.
ÖGESEN olarak özellikle yükseköğretim alanında gerekli adımların atılması konusunda bir paydaş olarak üzerimize düşeni yapmaya her zamanki gibi hazır olduğumuzu ve yükseköğretimde yaşanan sorunları dile getirip çözüm önerilerimizi sunmaya devam edeceğimizi belirtiyoruz. Bu bağlamda, birçok sorunumuzun içerisinde öncelikli olarak çözülmesi gerektiğini düşündüğümüz hususları ilgililerle paylaşmayı görev biliyoruz.
Eş ve Sağlık Durumu Tayinleri: Kamu sektöründe çalışan hemen hemen tüm personel için aile bütünlüğü ve sağlık gereksinimleri gibi bazı özel durumlarda pozitif ayrımcılık olarak bakabileceğimiz özel haklar tanınmıştır. Bu özel haklardan faydalanamayan tek meslek alanı akademisyenlerdir. Özellikle eş ve sağlık durumu gibi zarureti belirli şartlar ile kanıtlanmış hallerde, geçiş yapılacak üniversitenin asgari şartları da sağlanıyor ise kadro ilanına gerek kalmadan naklen geçiş hakkı olmalı ve insanların aile birliğini kurmasının ve iyi sağlık şartlarına ulaşmasının önündeki engeller kaldırılmalıdır. Günümüzde belki de binlerce akademisyen özellikle eş durumundan mağdur durumdadır ve günleri aile birlikteliklerinin yıkılmaması için yollarda geçmektedir. Bu şekilde yaşayan bir akademisyenin verimli olmasının beklenmesi mümkün değildir. Bu imkanın sağlanması hem kurumlara, hem akademisyenlerimize hem de ülkemize birçok yönden fayda getirecektir. Hem ebeveynler hem de yeni yetişen nesillerimiz için aile birlikteliğinin sağlanması bir ihtiyaçtan öte ülkemize faydası gereği zorunluluktur. Bu nedenle yükseköğretimde eş durumunun gerçekleşmesini engelleyen ve 657 sayılı DMK’da geçen kamu personelinin eşinin bulunduğu yerde teşkilatının bulunması zorunluluğu şartı üniversitelerin özerk yapısından dolayı sağlanamadığı için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
50/D Sorunu ve Yardımcı Doçentliğin Gerçekten Kaldırılması: 2547 sayılı kanunun 50/d maddesince istihdam edilen araştırma görevlileri yüksek lisans ve doktora eğitimlerinin hemen ardından kadroları ile ilişikleri kesilerek işten atılmaktadır. Diğer kadrolar ile kıyaslandığında birebir aynı sınavlarla girdikleri kadroları 30 yaşından sonra kaybetmektedirler. Ülkemizdeki mobilite eksikliğinden dolayı doktoralı bir akademisyenin bile yeni bir kadro bulması bazen yıllar sürmekte, dolayısı ile en üst seviyede eğitim almış akademisyenler en verimli çağlarında işsiz kalmaktadır. Yakın zamanda taşeron işçilerimizin kadroya geçirildiği düşündüğünde devletimizin uzun yıllar yaptığı yatırımı ve doktoralı mezun sayımızdaki açığı gidermek amacıyla doktora sonrası işsiz kalan 50d’li araştırma görevlilerimize kalıcı çözüm gelmesi gerekmektedir. Tüm alımların 50/d ile yapılması ve 33/a’ya geçişlerin kaldırılması durumu, ülkemizde ki üniversitelerin büyük kısmının devlet üniversitesi olduğunu düşünüldüğünde uzun vadede çok ciddi zararlar verecektir. Artık yardımcı doçentlik gerçekten ve tamamen kaldırılarak sistemdeki kadro ilan etme tıkanıklığı giderilmeli ve yeni sistem kadro ilanına gerek kalmayan 33/a sistemi üzerine kurulmalıdır.
Doçentlik Sözlü Sınavının Kaldırılması ve Doçentlik Kriterleri: Doçentlik sözlü sınavı kalktı denilse de ne yazık ki tam olarak kalkmamış, üniversitelere bırakılmıştır. Bununla birlikte cumhurbaşkanımızın doçentliğin önünü açılsın yardımcı doçentlik kaldırılmalı demesine rağmen yardımcı doçentlik de kalkmamış, özlük haklarında ve atama sisteminde hiçbir değişiklik olmayıp sadece adı değiştirilmiştir. Ne yazık ki bürokratik vesayet çözümün önüne geçmiştir. Doçentlik atama şartları da küçük büyük üniversite fark etmeksizin üniversiteler tarafından giderek arttırılmaktadır. Bunların yanı sıra doçentlik kriterlerinin tam olarak alan bazlı olmaması, her kriterin her alana uymaması ve doçentliğin önünde ciddi engel olan bazı anlamsız şartlarda zaten giderek zorlaşmış olan kriterleri iyice zorlaştırmaktadır. Burada önemli olan zorluk değil, mantıklı şartların olmasıdır. Elbette doçentlik gibi önemli bir unvanın kriterleri olacaktır. Bütün bunlar ÜAK tarafından ilan edilmiş olan doçentlik kriterlerinin artık en azından bölüm bazlı olarak düzenlenmesi gerektiğinin işaretidir.
Akademik Askerlik: Geçmişte de gündeme getirdiğimiz ve kabul gören akademik askerlik, yani ihtiyaç olan yerlerde akademisyen olarak çalışarak vatani görevini yerine getirebilme hakkı bedelli askerliğin kabul gördüğü şu günlerde özellikle gündeme tekrar gelmelidir. Profesyonel orduya geçiş yapılan silahlı kuvvetlerimizde askerlik görevinde yeni bir düzenleme yapılacaksa akademik askerlik de gündeme alınarak çok verimli bir çözüm üretilebilir.
Yeşil Pasaport Hakkı: Yeşil Pasaport, başkaca şartlar aranmadan tüm akademik kadrolara verilmeli ve akademisyenlerin yurt dışında gerçekleşen kongre, sempozyum gibi organizasyonlara katılımları kolaylaştırılmalıdır. Mevcut şartlarda bu haktan sadece öğretim üyeleri direk yararlanabilmekte ve akademisyen olma yolunda yurtdışı kongre ve sempozyumlara katılması gereken başta araştırma görevlileri olmak üzere diğer akademik personel vize, pasaport gibi işlemlerde mesailerini harcamaktadırlar. Yeşil pasaport tüm akademisyenler için çok önemli bir iyileştirme olacaktır.
Akademik Mobbing: Ne yazık ki yükseköğrenimde yıllardır süregelen uyarılarımıza rağmen mobbing yani psikolojik taciz ve yıldırma vakaları giderek artmakta ve bu durum birçok sorunu beraberinde getirmektedir. Mobbing çalışma verimini düşürmekle kalmayıp insanların günlük hayatlarını da ciddi şekilde etkilemektedir. Zorba yönetici ve iş arkadaşları insanların çalışma şevkini kırarak belki de ülkemize en büyük maddi kaybı mobbing aracılığı ile yaşatmaktadır. Bu durum kesin kurallar ile kontrol altına alınmayıp çalışanların görevleri net bir şekilde belirlenmedikçe ne yazık ki mobbing de artmaya devam edecektir. İş yaşantısının hemen her yerinde karşılaşılsa da, mobbing akademide kendine has yapısı gereği bir kat daha fazladır. Kişisel hırslar, bencillik ve ego mobbingi beraberinde getirmekte ve çalışanlar üzerinde ciddi psikolojik hasara yol açmaktadır. Çalışma verim ve isteğini artırmak ve belki de yılda milyarlarca liranın boşa gitmesini engellemek için mobbing yapanlara dur denilmesi için gerekli önlemler alınmalıdır. Sağlıklı ve başarılı bir Türk Akademisi için insana değer veren bir sistem kurulmalı, görev tanımları tam olarak yapılmalıdır. Bu bağlamda mobbinge uğrayan herkese destek olacağımızı belirtiyor ve yetkililere gerekli önlemlerin alınması çağrısında bulunuyoruz.
Akademik Özgürlük ve Liyakat: Geleneksel misyonu içerisinde, kamu yararına bilgi üretmek ve o bilgiyi yaymakla yükümlü olan üniversitelerin eğitim, öğretim ve bilimsel araştırma faaliyetlerindeki gücü, tümüyle özerk yapısına bağlıdır. Bu özerk yapı içerisinde üniversitelerimiz; en alt kademeden en üst kademeye kadar tüm çalışanları için özgür çalışma imkanları sağlamakla yükümlüdür. Hangi görüşten olursa olsun, o bölüm veya fakültedeki yaygın siyasi görüş üzerinden siyasi kimliğini kullanarak üniversitelerimizde çeşitli kadro ve pozisyonlarda kendilerine yer bulmaya çalışanlar ile üniversiteler ve TUBİTAK tarafından verilen projelerin değerlendirilmesinde liyakate dikkat etmek yerine başkaca durumları göz önünde bulunduranlar ile mücadele edilmelidir. Objektiflik ve liyakat üniversitelerde her alanda tam anlamı ile sağlanmalıdır.
3600 Ek Gösterge: Hükümetimiz tarafından başta öğretmen ve polislerimiz için verileceği söylenen 3600 ek gösterge 3. Dereceye düşemediği için yıllarca hakettiği ek göstergeyi alamayan akademisyenler ve üniversitelerimizdeki idari personellerimiz için de getirilmelidir. Özellikle bazı kadrolarda 3600 ek gösterge varken eşdeğer fakülte sekreteri gibi diğer kadrolarda bulunmamaktadır. Bu bağlamda 3600 ek göstergenin üniversitelerimiz personeli içinde verilmesi gerekmektedir.
Bu hususlar kapsamında devletimizin gerekli kurum ve kuruluşlarıyla iş birliği içinde çalışmaya ve yukarıda sıralanan sorunların çözümünde paydaş olarak yer almaya devam edeceğiz. “Akademinin Yeniden Doğuşu” için bu sorunlar en kısa zamanda “tamamen” çözülmeli, halının altına süpürme mantığı artık devam ettirilmemelidir. Bu bağlamda her sorun için ÖGESEN olarak çözümün paydaşı olmaya, sorunları birebir yaşayan akademisyenler olarak çözüm üretmeye hazırız. Yeni kurulacak hükümetimizden bu sorunların bir an önce çözülmesi için adım atılmasını bekliyoruz.
Dr. Vahdet ÖZKOÇAK
ÖGESEN Genel Başkanı