Skip links

Akademik Teşvik, Artık Teşvik Değil…

14 Mayıs 2018 tarihli bakanlar kurulu kararı ile değiştirilen Akademik Teşvik Yönetmeliği bugün (27.06.2018) yayınlanarak yürürlüğe girmiş ve eski teşvik ödeme yönetmeliği kaldırılmıştır. Ne yazık ki bu değişiklik, akademik teşvik sistemini tamamen değiştirmiş ve çok ödenek alımını ciddi manada zorlaştırmıştır. Artık teşvik, teşvik olmaktan çıkmış, akademisyenlerin hevesini kıran bir hal almıştır. Devletimiz emeklilerimize ikramiye, polisimize öğretmenimize 3600 ek gösterge verirken YÖK akademisyenlerin haklarını savunmayı bırakmış ve hatta sürekli olarak zarar veren bir hale bürünmüştür. YÖK’ün bu yönetmeliği hangi mantıkla hazırladığını anlamak çok güçtür. Yeni yönetmelikte birçok değişiklik yapılmıştır. İlk olarak akademik unvana bağlı olarak profesör ve doçentler için 1, dr. öğretim üyeleri için 1.5 ve araştırma görevlileri için 2 çarpanının kalktığı görülmektedir. Böylece akademik unvandan bağımsız olarak hesaplanan puanlar tüm öğretim elemanları için standartlaştırılmıştır. Bu durumun araştırma görevlileri için bir dezavantaj getirdiği söylenebilir.

Dikkat çeken ikinci husus ise akademik faaliyet türlerindeki tavan puanların değiştirilmesi olmuştur. Önceden 30 olan maksimum puan; Proje, Tebliğ ve Ödül türleri için 20’ye düşürülürken Araştırma, Tasarım ve Sergi için bu puanın 15 olduğu görülmektedir. Yayın, Patent ve Atıf için ise tavan puan önceki teşviklerde olduğu gibi 30 olarak devam etmekle birlikte bu puanların alınış biçimi değişmiştir. Alanlara özgü bir puanlandırma çizelgesi oluşturulduğu görülmektedir. Buna göre bazı faaliyet türlerinde (örneğin SCI (Expanded) – SSCI – AHCI makaleler); güzel sanatlar ile filoloji, hukuk, ilahiyat, sosyal – beşeri bilimler ile spor bilimleri katsayısı daha fazla bölümler haline gelmiştir. Bu türlerin içeriğindeki puanlandırmaya dönük de ciddi puanlandırma revizyonları yapıldığı görülmektedir. TÜBİTAK projeleri daha iyi tanımlanmış ve doğrudan kodların verildiği bir hale gelmiştir. Yayın başlığında bir derginin uluslararası hakemli bir dergi olarak sınıflandırılabilmesi için en az 5 yıldır yayımlanmıyor olması gerekliliği getirilmiştir. Bu, bir önceki düzenlemede 3 yıl olarak yer almaktaydı. Yine burada kişi sayısı (k) ve SCI- SSCI- SCI Expanded ile AHCI dergileri için kullanılacak olan dergi Ulakbim Puanı (p) katsayıları getirlmiş ve puanlarda ciddi düşmeler olmasına sebep olunmuştur. Özellikle isim sırasından ziyade toplam kişi sayısına göre yapılandırılmış puan hesaplama sistemi multidisipliner çalışmaları baltalamış, fen ve sağlık bilimleri gibi tek başına yayın yapılmasının neredeyse imkansız olduğu alanlarda olan akademisyenlerin teşvik alması fiilen neredeyse engellenmiştir.

Tüm Dünya’da yazar sayıları giderek artarken ülkemizde doçentlikte ve teşvikte sürekli bireyselliğin teşvik edilmesinin mantığını çözmek neredeyse imkansızdır. Sosyal dallarda daha az problem olan bu durum, özellikle fen ve sağlık bilimleri dallarında insanların şevkini ciddi olarak kırmaktadır. Bu yönetmelik yalnızca sosyal dallar için mi hazırlanmıştır? YÖK bünyesnde bu yönetmeliğe fikir verenlerin büyük kısmı sosyal dallardan mıdır? Bu sorulara acil olarak cevap verilmelidir? Puanlama için yeni eklenen ULAKBİM kriteri de önemli bir kriter olacak ve çoğu puanı her dal için aşağı çekecektir. Tabi diğer yandan sosyal bilimciler için de dergilerin ULAKBİM puanlarının düşük olması bir dezavantaj olarak göze çarpmaktadır. Hakemliklere de artık puan verilmeyecektir. Sergi kaleminde de tanımlamalar çeşitlendirilmiştir. Atıf kaleminde ise artışlar olmuştur. Ancak atıf özellikle yıllar boyunca çalışmaların birikmesi ile artan bir kalemdir. Dolayısı ile buradaki artış büyük oranda yalnızca doçent ve profesörlere yaramıştır. Yine Tebliğ yani bildiri alanında tam metin bildiri şartı getirilmiş ve bugüne kadar çok ender olan bir uygulamanın ciddi olarak önü açılmıştır. Elbette bildiri başlığı altında ne yazık ki çok suiistimaller olmuş ve düzenleme yapılması gereği doğmuştur. Ancak burada önemli olan hakkıyla çalışan insanların mağdur edilmemesi, sürekli uçlarda dolaşmak yerine ortanın bulunması gerekliliğidir. Tebliğ kategorisindeki belki de en çok tartışılacak diğer bir madde, bir önceki yönergede yer alan “Uluslararası tebliğlerin puanlanabilmesi için bilim kurulunda en az 5 yabancı uyruklu akademisyenin bulunması” şartının “Tebliğlerin sunulduğu etkinliğin uluslararası olarak nitelendirilebilmesi için en az beş farklı ülkeden konuşmacının katılım sağlaması” olarak değiştirilmesidir. Birçok uluslararası kongre bu şartla kapsamdan çıkmaktadır. Ülkemizde akademisyenler atanmalar için farklı, doçentlik için farklı, teşvik için farklı şartlar sağlamaya çalışır hale gelmiştir. Bu düzensizliğe artık dur denilmelidir. Ne yazık ki YÖK, giderek büyüyen Türk Akademisine artık yetememektedir. Genel bir değerlendirme yapılacak olursa yine her zamanki gibi tüm bu düzenlemelerden en olumsuz etkilenecek araştırma görevlileri ve öğretim görevlileridir.

Elbette bu düzenlemeler YÖK’ün klasik yaptım oldu mantığı ile yapılmış, her kesime olumsuz yansımış ve şevkini kırmıştır. Bu dönemde eski yönetmeliğe göre 60-70 arası puanı olan bir akademisyenin puanı neredeyse 15-30 arasına inmiştir. Üzülerek bu durumun verilen mali haklarda ciddi bir gerileme olduğunu belirtiyoruz. ‪#akademikzam’ın teşvik sebebi ile istenen NET 1600 ve üzeri miktarının yarıya düşürüldüğü düşünüldüğünde ne yazık ki yeni bir #akademikzam akademik zam ihtiyacı doğmuştur. Bu vesile ile akademisyenleri düşünmesi gereken YÖK’ün tam tersini yapmaya devam etmemesi gerektiğini tekrar hatırlatıyor, paydaşlara değer verilmesi çağrısında bulunuyoruz. ‬

Saygılarımızla

Dr. Vahdet ÖZKOÇAK
ÖGESEN Genel Başkanı