Skip links

Genel Başkanımız Dr. Vahdet Özkoçak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın YÖK Başkanı Yekta Saraç’a yapmış olduğu ‘yardımcı doçentlik’ çağrısı ile ilgili olarak basın mensuplarına açıklama yaptı.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayip Erdoğan bugün rektörlerin de katıldığı bir toplantıda açıklamalarda bulunmuş ve yardımcı doçent kadrosunun kaldırılması gerektiğine değinmiştir. Bu durum sendikamız tarafından da geçen sene gündeme getirilmiş ve yardımcı doçent kadrosunun kaldırılması talebimiz olmuştur (İlgili haber için: http://www.ogesen.org/genel/yeni-yok-yasasi-ile-yardimci-docentlik-kadrosu-kalkmali/).

Yardımcı doçent kadrosunun ülkemizdeki uygulanışı büyük sorunları bünyesinde barındırmakta ve pek bilinmese de sistemin birçok kötü yanını ciddi şekilde beslemektedir. Dolayısı ile bu kadro Sayın Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği gibi kaldırılmalıdır. Ancak bu kadro kaldırılırken dikkat edilmesi gereken çok önemli hususlar bulunmaktadır. Yeni mağdurlar yaratmamak ve sistemin devamlılığını tehlikeye atmamak için bu noktalara çok dikkat edilmeli, özlük haklarına kesinlikle dokunulmamalı ve hatta akademisyenliği özendirmek için bu haklar iyileştirilmelidir.

Türk Akademisinin belki de en büyük sorunu mobbingdir. Baskı, birçok sebeple meydana gelse de güvencesiz çalışma ve her seferinde yeni kadro açılması gerekliliği ne yazık ki mobbingin temel sebeplerindendir. Bu bağlamda en önemli isteklerimizden biri akademik şartları yerine getiren her akademisyenin yeni bir kadro arayışına gerek kalmaksızın otomatikman bir üst kıdeme ve özlük hakkına aynı anda geçirilmesidir. Örneğin doçentlik payesini başarılı bir şekilde alan bir akademisyen doçentlik kadrosu için de arayışa girmemeli, unvan ile birlikte kadrosunu ve özlük haklarını da otomatikman almalıdır.

Bu noktada önemli bir nokta da birçok ülke akademisinde bulunmayan “Yardımcı Doçent” kadrosunun gereksizliğidir. Doktorası bitiren her akademisyen “Dr. Öğretim Elemanı” olarak atanmalı, ayrım doktoralı ve doktorasız olarak yapılmalıdır. Mevcut durumda Yardımcı doçentlik ile Dr. Öğretim Elemanları arasındaki tek fark kadroyu alabilenler ve alamayanlarıdır. Artık yardımcı doçent kadrosu kalkmalı, “Doktor” Unvanını alan her akademisyen yine otomatik olarak ders verme, yeşil pasaport, yardımcı doçent maaş artışı ve proje yazma gibi TÜM özlük haklarına kavuşmalı ve cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği gibi öğretim üyesi olarak görülmelidir. Ülkemizin hocalarına eziyet etmeye değil onlardan faydalanmaya ihtiyacı vardır. Bu noktada 33/a Araştırma Görevlisi ve diğer daimi kadro biçimleri önem taşımaktadır ve 33/a kadrosunda bulunan veya geçişini sağlayan ve doktorasını bitiren diğer kadrolardaki öğretim elemanları Araştırma Görevlisi veya Öğretim Görevlisi gibi kadro isimlerini taşımayan Dr. unvanı bulunan öğretim elemanı kadrolarına otomatik olarak geçmeli ve üniversitelerimizde görev almalıdır. Yeni baştan kadro aranmamalıdır. Ek olarak mevcut yardımcı doçentlerin özlük haklarına kesinlikle dokunulmamalıdır. Bu durum ülkemizi birçok gereksiz bürokrasiden, maliyenin yardımcı doçent kadrosu vermek istememesi, devletin gözünde her akademik yükselişin yeni bir kadro gibi görülmesini engelleyecek ve verilen kadroların adaletsiz dağıtılması gibi ciddi sorunlardan, adam kayırmadan ve psikolojik baskılardan kurtaracak, akademiyi teşvik edecek, haksızlıkların önüne geçecektir. Ayrıca böylece sıfırdan açılan kadroların isme açılması gibi uygulamalardan kurtulmuş olunacak, alımlarda gerçekten liyakate dikkat etmenin önü açılacak ve kayırmacılığa gerek kalmayacaktır.

Türk akademisinin bir üst noktaya geçebilmesinin önündeki en büyük engellerden biri olan bu kadro sorunlarının çözümü noktasında yetkililere çağrı yapıyor ve desteklerini bekliyoruz. Ancak bu düzenleme ile birlikte doçentlik sistemi de düzenlenmeli, adaletsizlikler orada da ortadan kaldırılmalıdır. Akademik kariyerin en önemli dönüm noktası olarak kabul edilebilecek doçentlik, jüri sistemi nedeni ile her aday için farklı işlemektedir. Bir aday bir jüriden doçent unvanını alabilecek iken başka üyelerin bulunduğu bir başka jüriden tamamen başarısız sayılabilmektedir. Jüri sistemi ülkemiz şartlarında ne yazık ki efektif olarak işleyememekte, ikili ilişkiler olumlu veya olumsuz olarak adaya geri dönmektedir. Eser inceleme aşamasında, bir jüri üyesinin pozitif görüş bildirdiği dosyaya bir başka jüri üyesi negatif görüş bildirerek doçentlik için uygun olmadığına yönelik rapor verebilmektedir. Aynı şekilde ve sözlü aşamasında da jüri üyeleri tamamen öznel kriterler ile hareket edebilmektedir. Bu farklılıklar hiçbir yazılı kritere dayanmayıp tamamen öznelliğin sonucudur. Aynı yardımcı doçentlik gibi zaman, para ve motivasyon kaybına sebep olan bu sistem bir an önce kaldırılmalı yerine yazılı ve gerekirse daha zor ama mantık çerçevesinde olacak NET kriterler belirlenerek doçentlik sistemi de baştan düzenlenmelidir. YÖKDİL sınavı yılda en az 2 kez ve birçok dilde ve dört beceriyi ölçecek şekilde sabit bir zorluk seviyesi ile yapılmalı ve artık kıstaslar ülkemiz için dünya standartlarında sabit kalmalı sürekli değişmemelidir. Bu düzenlemeler insan müdahalesini azaltacak ve bilimi ön plana çıkartacaktır. Aklı özlük haklarında kalan bir insanın bilim yapması imkansızdır.

Saygılarımızla.

Dr. Vahdet Özkoçak
ÖGESEN Genel Başkanı