Skip links

Farkındayız ve Arkanızdayız!

“Ön yargıyı parçalamak atomu parçalamaktan daha zordur” ifadesiyle Einstein, ön yargının ne kadar zor aşıldığını vurgulamaktır. Aynı şekilde, oluşan bir imajı değiştirmekte bir o kadar zordur. Fakat şüphesiz ön yargılar nedensiz oluşmadığı gibi, imaj da kendiliğinden gelişmemektedir. Bu olguyu, insanlar arası ilişkilerde olduğu gibi kurumlarda ve konumuz itibariyle ifade etmiş olursak sendikal faaliyetlerde de görebilmekteyiz. Nitekim dünya üzerindeki sendikal faaliyetlerdeki başarısızlık ve sendikalı olma oranının düşük olması, hem ön yargının, hem de özellikle ülkemizde, sendikaların muhalefetin ve iktidarın araçları olarak görülmesinin sonucudur.

Sendikal faaliyetlerin temel amacı, temsil ettiği çalışanının başta özlük haklarını iyileştirmek olmak üzere, haklarını korumak ve çalışma koşullarını daha iyi bir konuma getirmek olsa da, Türk toplumunun siyasi geleneği, sendikal faaliyetleri ana ekseninden saptırmış,  adeta ideolojilerin ve siyasi hareketlerin hizmetine sunmuştur. Dahası Türkiye’deki sendikaların hemen hepsi siyasi kamplaşmaların kalesi durumundadır. Tabii ki sendikal faaliyetlerdeki tek sorun sadece siyasi kamplaşma değildir. Üyesini temsil edememe gibi birçok sorun yumağı sendikal faaliyetlerin önünü tıkamaktadır.

Öğretim Elamanları Sendikası (ÖGESEN), sendikacılığın alışılagelmiş kalıplarını yıkarak, tamamen temsil ettiği çalışanının özlük haklarına ve çalışma koşullarının iyileştirilmesine odaklanarak, siyaset üstü çizgisiyle, sendikacılığa yeni bir boyut kazandırmıştır. Bu, diğer sendikalara örnek teşkil etmesi bakımından önemli bir olgu olmakla birlikte, ÖGESEN’in temsil ettiği akademisyenler için de bir şans olarak görülmelidir. Ayrıca, akademisyenleri temsil noktasında edindiği misyon ve uyguladığı anlayış biçimi ile diğer sendikalardan fersah fersah önde olan ÖGESEN, bu nedenle Türkiye’deki sayısı 140 bine yaklaşan akademisyenlere odaklanmış ve akademik camiayı bir aile olarak görüp, mensuplarını da bu ailenin birer ferdi olarak değerlendirmiştir.

Şüphesiz akademisyenlerin özlük haklarının ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi konusunda ÖGESEN’e önemli görevler düşmektedir. Fakat bu noktada akademisyenlerimiz de gerekli sorumluluğu üstlenmeli ve ailenin bir ferdi olduğu bilinciyle sendikal faaliyetlerimize destek olmalıdır.

Türkiye’deki sendikal faaliyetlerin belki en önemli sorunu da, baskı yoluyla üye kazanma çabaları ve bunun sonucunda işlemeyen sistemdir. Son zamanlarda doruğa ulaşan bu baskı, akademisyenlerimize de yönelmiş ve onların sisteme boyun eğmesine yol açmıştır. Bu soruna yol açan diğer bir neden ise akademisyenlerimizin maalesef bu baskılara karşı tepki gösterememesidir. Özellikle idareler ve danışman hocalar tarafından çeşitli baskılarla belirli sendikalara zorunlu üye olunması konusunda sendikamıza şikayetler ulaşmaktadır. Saygı ve hukuk içerisinde kalarak, yapılan baskılara direnmek ve özgür iradesini kullanmak, toplumda eğitim seviyesi en yüksek meslek grubu olan akademisyenlerimizin en önemli ilkeleri arasında yer almalıdır. Unutulmamalıdır ki sendika seçimi hür irade ile yapılmalı, baskı uygulayanların suç işlediğinin farkında olduğumuzu göstermeliyiz.

Bununla beraber şu çok iyi bilinmelidir ki; Öğretim Elemanları Sendikası olarak, siz değerli akademisyenlerimizin, haklı davanızda sonuna kadar yanındayız. Baskılara ve mobbinge uğrayan akademisyenlerimize, sendikamızın Hukuk Danışmanlığı gerekli desteği sağlayacaktır.