Doçentlik Sorun Olmaya Devam mı Edecek?
Bilindiği gibi doçentlik sözlü sınavı kalktı denilse de ne yazık ki tam olarak kalkmamış, üniversitelere bırakılmış ve bu durum potansiyel sorunların habercisi olmuştur. Şartlar ağırlaşmış, üzerine de sözlü sınav da devam etmiştir. Üzerine üniversitelere kriterleri arttırma yetkisi de verilmiş ve sistem altta kalanın canı çıksın halini almaya başlamıştır. Bu durum artık Sayın Cumhurbaşkanımızın doçentliğin önünü açın söyleminin tam tersi halini almıştır. Akademisyenlerin istediği kriterlerin kolay değil, mantıklı olmasıdır. Sisteme şu hali ile kaos hakimdir. Doçentlik kriterlerinin alan bazlı olmaması ve araştırmalar için kaynak yetersizlikleri de eklendiğinde akademisyen olmayı düşünen öğrenciler bile bu durumu iki kez düşünür hale gelmiştir. YÖK modernlik (!) adı altında araştırma görevliliğinde tüm sistemi 50/d kadrosuna bağlı hale çevirirken, çok disiplinli ve çok ortaklı çalışmaların yaygınlaştığı ve hoş görüldüğü dünyanın aksine, doçentlik şartlarımız bireyselliği ve emek hırsızlığını teşvik eder hale gelmiştir. Puanların isim sayısına bölündüğü, bireylerin egolarının tatmin edilmeye çalışıldığı, sözlü sınav günü sınav stresinin yanına hocalara ne ikram edilecek kaygısının yaşandığı bu sistem, ne yazık ki bürokratların işine geldiği şekilde işlemektedir. Doçentlik sözlü sınavının kalkacağının duyurulması ile yeşeren umutlarımız ne yazık ki tekrar kırılmıştır. Bütün bunlar ÜAK tarafından ilan edilmiş olan doçentlik kriterlerinin artık en azından bölüm bazlı olarak düzenlenmesi gerektiğinin işaretidir. Akademisyenlerin beklentileri de bu yöndedir. Sendikamız tarafından yapılan ve daha önce ilan ettiğimiz anket sonucunda da, akademisyenlerin %92’sinin kriterlerin düzenlenmesi gerektiğini düşündüğü ortaya çıkmıştır. Sisteme çok sesli! bir devrim gerektiği aşikardır.
2017 Aralık ve 2018 Nisan doçentlik şartları karşılaştırıldığında bile her gün parça parça değişiklikler olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu dönemler arasında makalelerin puanlanma biçiminin, uluslararası kongre tanımının, yapılması gereken ulusal makale sayısının, alınması gereken atıf puanının değiştiği ve sunumların yazar sayısına bölünmeye başladığı gibi büyük değişiklikler başlıca göze çarpmaktadır. Doçentlik gibi önemli bir aşamaya yıllarca hazırlanan adaylar hiçbir geçiş süreci verilmeden yapılan bu kadar büyük değişikliklere bir anda nasıl adapte olabilirler? Artık bu önemli kararlar, 25 sene önce doçent olmuş hocaların oluşturduğu kurullar yerine, her paydaşın yer aldığı ve her detayın kapsamlı bir şekilde düşünüleceği toplantılarda fikir alınarak verilmelidir.
Yeni kurulan ÜAK Yönetim Kurulunun bu konulara ivedilikle el atacağına ve gerekli düzenlemeleri yapacağına inanıyoruz. Artık doçentlik kriterleri alan bazlı olarak detaylı bir şekilde revize edilmeli, uygulanmaya başlamadan önce duyurulmalı, adaylara geçiş için zaman verilmeli ve uzun yıllar değişmeden kalmalıdır. Akademisyenler her dönem değişen doçentlik şartlarına göre hazırlanmaya çalışmamalıdır. Tüm bu konularda ÖGESEN olarak paydaş olmaya hazır olduğumuzu belirtiyoruz.
Saygılarımızla
Dr. Vahdet ÖZKOÇAK
ÖGESEN Genel Başkanı